Save on hotels with HotelsCombined.com

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Buda kimdir?

Buda kimdir? İlginç bir soru bu aslında zira buda heykellerine bakarsanız buda diye bazen ince yapılı bir erkek bazen de tonton güler yüzlü bir erkek görürsünüz. Peki bunlardan hangisi buda?

Aslına bakarsanız ikisi de. Zira buda bir isim değil ünvandır. Buda "farkında/uyanmış (kişi)" anlamına gelir. Yani "buda kimdir" diye sormak, "profesör kimdir" diye sormak gibidir. Genellikle zayıf ya da hafif topluca resmedilen buda, bugünkü Budizmin kurucusu "Gautama Buda'dır, "Buda" (ingilizce "The Buddha") denildiğinde Gautama Buda kastedilir.

Theravada budizmin geleneğinde, gelmiş geçmiş 28 budadan (en sonuncusu Gautama Buda, ondan önce Kasaapa) ve gelecek bir budadan (Maitreya) bahsedilir.

Peki o tonton, güler yüzlü buda heykeli kimindir? O heykel Budai (japonca hotei)dir, şişman buda olarak bilinmesine rağmen bir buda değil daha çok Çin folklöründe tanrısal bir figürdür.

Gautama Buda - 1 - Büyük Yola Çıkıştan önce

Bugün budizm olarak bildiğimiz öğretinin kurucusu Gautama Buda (Siddhattha Gotama), milattan önce 623 yılının Mayıs ayında, bugünkü Nepal sınırları içerisindeki Lumpini'de Kapilvatsu krallığının prensi olarak dünyaya gelir.

Siddhattha'nın babası, Shakya klanının lideri Kral Suddhodana, annesi ise Koliyan prensesi Kraliçe Maha Maya dır. O zaman adet olduğu üzere kraliçe hamile kalınca, doğum yapmak üzere babasının krallığına doğru yola çıkar fakat henüz hedefine varamadan yolda doğum yapar.

Kraliçe Maya doğumdan birkaç gün sonra vefat eder. Yeni doğan bebeğe "amacına ulaşan" anlamına gelen Siddhattha ismi verilir. Doğum kutlamaları esnasında, münzevi bir yaşam sürmek üzere çekildiği dağdan inerek bebeği görmeye gelen görücü Asitajbebeğin ilerde ya çok büyük bir kral ya da çok büyük bir din adamı olacağını muştular. Bebeğin doğumunun beşinci gününde Kral Suddhodana isim seremonisi düzenler ve çağırdığı brahminlerin hemen hepsi Ajitaj gibi bebeğin ilerde ya büyük bir kral ya da çok büyük bir din adamı olacağını muştular. Sadece bir brahmin, ilerde Buda'dan sonraki ilk arahant olacak olan Kondanna bebeğin ilerde "aydınlanmış varlık", buda olacağını söyler.

Oğlunun kendisi gibi bir kral olmasını isteyen Suddhodana, genç Siddhattha'yı dini bir yaşama itecek bütün öğretilerden ve acıdan, sefaletten uzak yapay ve oldukça abartılı bir lüks içine hapseder. Çevresinde sadece genç, güzel ve sağlıklı insanların olmasını, Siddhattha'nın ölümlerden, hastalıklardan, fakirliklerden bir haber bir hayat yaşamasını sağlar.

Büyük Yola Çıkış

Çevresini saran tüm lükse ve zevke rağmen Siddhattha'ya bu altın kafes yetmez, birgün ansızın yakınlardaki bir kasabayı ziyaret etmeye karar verir. Kral bu ziyaret fikri üzerine Siddhattha'nın yolu üzerindeki her yeri dekore ettirir, tüm yaşlı, hasta ve çirkin şeyleri ortadan kaldırtır. Fakat kralın tüm çabalarına rağmen Siddhattha caddelerde gezerken birden bire yaşlı, cildi kırış kırış bir adamla karşılaşır. Daha önce yaşlı birini hiç görmeyen, yaşlılığın yaşayan her canlının kaderi olduğundan bir haber Siddhattha, yardımcısı Channa'nın yardımı ile saraydan gizli gizli kaçmaya ve dışarıdaki dünyayı daha fazla tanımaya başlar. Genç prens bu gezilerinde birkaç kere cenazelere, çürüyen cesetlere, hasta insanlara ve münzevilere rastlar. Gördüğü bu gerçekler karşısında sarsılan prens, içinde yaşadığı tüm bu lüks hayatın kendisini hastalıktan, yaşlılıktan ve ölümden kurtaramayacağını anlar ve yaşayan varlıkları bütün bu acılardan kurtarabilecek yolu aramak üzere münzevi bir yaşam sürmeye karar verir.

Sonunda genç prens 29 yaşında, Channa'nın yardımı ile atı Kanthaka'nın sırtında prensliğine, lükse ve ailesine veda ederek "amacına ulaşmak üzere" sarayından ayrılır. Budist gelenek bu olaya "Büyük Yola Çıkış" adını verir.  

24 Ağustos 2010 Salı

Dört Soylu Gerçek

Dört soylu gerçek nedir? Dört soylu gerçek bizim merkezinde "ben" olan sıradan deneyimleme biçimimize alternatif bir deneyimleme biçimidir. Dört soylu gerçek Buda'nın öğretisinin, budizmin, en yalın ifadesidir.

Gündelik deneyimlerimizi "ben" merkezli bir şekilde sınıflandırırız. Bu sınıflandırma biçimi evrensel ve oldukça da sorunludur. "Ben" deneyimlediği çeşitli şeyleri ve kişileri sahiplenir, bazı şeyleri ve kişileri dışlar, bazı şeyleri öyle olmasa da değişmez farz eder. "Ben" hep var olmak ister, yok olmak istemez. Sevdikleri de hep (sonsuza kadar) var olsun, kendisi ile olsun ister. "Ben" sevmedikleri hep yok olsun, kendisinden uzak olsun ister. "Ben" olmayanlar (diğerleri) kendisi için şunu yapsın, şunu desin, şunu düşünsün; şunu yapmasın, şunu demesin, şunu düşünmesin ister. Ama sonuçta "ben"in sonsuza kadar istedikleri gelip geçicidir, sevdikleri yok olur, sevmediklerinin kendisine gelmesini engelleyemez, diğerleri istediği gibi olmaz. Vücudu genç kalmaz, sağlıklı kalmaz en önemlisi de sonsuza kadar hayatta kalmaz. Bunun kaçınılmaz ve hemen kavranabilecek sonucu kurtulmanın imkansız olduğu yerleşik bir kaygıdır. Budizm, deneyimleri "ben" merkezli değerlendirmenin bizi sürekli ıstıraba mahkum eden başka bir sonucu olduğunu da öğretir. "Ben" merkezli deneyimin yarattığı var olma, sahip olma arzusu o kadar kuvvetlidir ki bilinçli varlığın sürekli yeniden doğarak ıstırap dünyasında hapsolmasına neden olur.

Dört soylu gerçek ise deneyimleri değerlendirmemizin merkezindeki "ben"i atıp iki değerli bir değişken koyar: sebep-sonuç, becerikli-beceriksiz. Bu deneyim kategorisinde merkezde söz, düşünce ve hareket gibi edimler (sebep), bu edimlerin sonuçları ve edimlerin dual niteliği vardır: edim becerikli/yararlı mı yoksa beceriksiz/yararsız mı? Dikkat edin iyi mi, kötü mü değil! Budist pratiğin özünde iyi veya kötü yoktur, oldukça pratik olan becerikli/beceriksiz vardır. Peki becerikli/beceriksiz ne demektir?

Burada becerikli/yetenekli/yararlı olarak çevireceğimiz upaya daha çok "amaca hizmet eden" anlamında bir kelimedir. Budist öğretide amaca (aydınlanmaya, tam özgürlüğe) katkı yapan edimleri niteler. Bunun karşısında ise beceriksiz, amaçtan uzaklaştıran edimler vardır.

İşte dört soylu gerçek, deneyimleri benden/benden değil, benim olsun/benim olmasın, vs... diye sınıflandırmak yerine edimlerin sonucu ıstıraptan kurtulmaya/aydınlanmaya götürür/uzaklaştırır mı diye sınıflar. Şöyle ki:



Dört gerçeğin her biri birer edim gerektirir: 
  • Istırap idrak edilmelidir.
  • Istıraba sebep olan şey terk edilmelidir.
  • Istırabın yok olduğu idrak edilmelidir.
  • Istırapsızlığa giden yol geliştirilmelidir.
Bütün bu görevler başarı ile tamamlandığında zihin tamamen serbest kalacaktır.

Birçok insan budizmin temelindeki dört gerçeğin ızdıraba bu kadar vurgu ile başlamasını oldukça karamsar bulur. Oysa tam tersine budizm bunu bir strateji olarak yapar ve sadece "ıstırap var kaderde" deyip durmaz. Önce sorunu tanımlar (ıstırap vardır), sonra bu sorunun sebebini tanımlar (ızdıraba ben merkezli arzular neden olur), sonra olunması gereken durumu tanımlar (ıstırap yok olabilir) ve en son olarak da bu sonuca gitmek için gerekli yolu belirler (ıstırapsızlığa giden yol).

Budaya yönelik sıkça duyulan eleştiri, sadece bu ıstırap ve onun yok edilmesine odaklanmış olması, daha yüksek(!) manevi gerçeklere odaklanmamasıdır. Burada unutulan şey kalbin ve zihnin hastalıklarından arınmasının en önemli manevi amaç olmasıdır, hastalıklarından arınan kalbin ve zihnin en yüksek manevi amaca kendiliğinden ulaşacak olmasıdır.

Gautama Buda Asalha Puja'da

Vaktiyle Kutlu Olan Kosambi'de bir simsapa (budist yazılarda adı geçen bir ağaç türü) korusunda kalıyordu. Yerden birkaç simsapa yaprağı aldı ve rahiplere sordu, "Ne dersiniz rahipler: hangisi sayıca daha fazladır, şu avuçlarımdaki simsapa yaprakları mı yoksa şu korudaki ağaçlardaki simsapa yaprakları mı?"


"Ellerinizdeki yapraklar sadece birkaç tanedir efendim, ama ağaçlarda karşılaştıramayacağımız kadar çok daha fazla yaprak vardır."


"Aynı şekilde rahipler, direkt bilgi ile bildiklerim ama size öğretmediklerim, size öğrettiklerimden karşılaştıramayacağınız kadar çoktur. Peki onları neden öğretmiyorum? Çünkü size öğretmediklerim amaca hizmet eden bilgiler değiller, kutlu bir yaşamın ilkeleri ile alakalı değiller. Size öğretmediklerim zihni kesiksiz uykusundan uyandırmaya yaramazlar, uyanışa, kurtuluşa götürmezler. Bu nedenle onları size öğretmedim.


Bundan dolayı yapmanız gereken şunların tefekküründen ibarettir: "bu izdiraptır, bu izdirabın sebebidir, bu izdirabın durdurulmasıdır, bu da ızdırabı durdurmaya giden yolun pratikleridir."

Arahant

Arahant, "değerli kimse" ya da "kusursuz kimse"; zihni ve kalbi "kirden" arınmış, zihni yeniden doğuş döngüsüne bağlayan zincirlerden kurtulmuş, bu nedenle bir daha doğmayacak kişi.

Arahant ile Buda arasında niteliksel bir fark yoktur, Buda Dharmanın unutulduğu dönemlerde kendi çabası ile Dharmaya ulaşan kişidir, arahant ise Buda Dharmayı tekrar bilinir hale getirdikten sonra bu yolu takip ederek "aydınlanan" kişidir.



Budizm'de bu kişilere brahman'da denir. Brahman aslen hint kast sisteminin en ayrıcalıklı kastına üye kişiler için kullanılan bir sıfat olsa da Budizm böyle bir ayrıcalığın sırf bir sınıfın, ırkın, kastın içine doğarak değil de ruhsal arınma ile elde edilebileceğini vurgulamak için kelimeyi arahantlar için de kullanır.

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Dördüncü Soylu Gerçek

Dördüncü Soylu Gerçek nedir? Dukkhanın üstesinden gelmek için yürünmesi gereken yolun soylu gerçeğidir.Bu yola Sekiz Katlı yoldur:

  1. Kusursuz Kavrayış, 
  2. Kusursuz Düşünce, 
  3. Kusursuz Söz, 
  4. Kusursuz Hareket, 
  5. Kusursuz Yaşam, 
  6. Kusursuz Çaba, 
  7. Kusursuz Dikkat ve 
  8. Kusursuz Konsantrasyon. 
Resim Kaynak: Dharma Thai 


Bir budist, hayatı boyunca bu sekiz yolu her birini mükemmeleştirene kadar pratik etmelidir.Dikkat ederseniz Sekiz Katlı Yol hayatın tüm durumlarını kapsamaktadır.


"Bu dukkhanın durmasına giden yolun kutsal gerçeğidir: Kutsal Sekiz Katlı Yoldur; doğru görüş, doğru niyet, doğru söz, doğru hareket, doğru yaşam, doğru çaba, doğru dikkat ve doğru konsantrasyon." - Buda

Üçüncü Soylu Gerçek

Üçüncü Soylu Gerçek nedir? Üçüncü Soylu Gerçek dukkhanın durdurulabilir olmasıdır.

"Bu dukkhanın durdurulmasının soylu gerçeğidir, arzunun, dünyevi isteklerin bir daha geri gelmemek üzere yok olmasının, arzulardan isteklerden özgürlüğün gerçeğidir." - Buda

İkinci Soylu Gerçek

İkinci Soylu Gerçek nedir? İkinci Soylu Gerçek ıstırabın (dukkha) kaynağının şiddetli arzu/dünyevi istekler olmasıdır. Bir şeyi isteyip elde edemediğimizde hayalkırıklığı duyar, hüsrana uğrarız. Bir kişi istediğimiz gibi davranmadığında öfkeleniriz. Başkaları bizden hoşlansın isteriz, hoşlanmadığında gurur kırıklığı ve aşağılanma hissederiz. Birşeyi çok isteyip elde etmek de derdimize derman olmaz, elde ettiğimiz şeyden sıkılır ya daha iyisini ya da başka birşey isteriz.


İkinci Soylu Gerçek der ki istemek ıstırabın kaynağıdır, istediğini elde etmek ise ıstıraba çare olmaz.

Yukarıda belirtildiği gibi dünyevi istekler negatif duygulara sebep olur. Ama dünyevi istekler aynı zamanda fiziksel acılara da sebep olur. Bütün bir hayat boyu süren ve sayısız nesneye yönelen dünyevi istekler, özellikle varolma arzusu bilinçli varlığın sürekli yeniden doğmasına ve dukkha dolu samsarada hapsolmasına neden olur! Bilinçli varlık yeniden vucut bularak bulduğu vucudun açık olduğu tüm ıstıraplara maruz kalır.

"Bu dukkhanın kaynağının soylu gerçeğidir, şiddetli arzudur ki haz ve acı ile süregelen yeniden varolmaların kaynağıdır." - Buda  

     

Birinci Soylu Gerçek

Birinci Soylu Gerçek nedir? Birinci Soylu Gerçek yaşamın ıstırap (dukkhadolu, dukkha ile başlayan (doğum), dukkha ile biten (ölüm) sayısız döngülerden ibaret olmasıdır. Bir şekilde kaygı, acı ve ıstırap hissetmeden yaşamak mümkün değildir. Yaşarken tadılan mutluluklar, aşk ve neşe sonsuza kadar sürmez, gelip geçicidir.

"Doğum dukkhadır, yaşlanmak dukkhadır, ölüm dukkhadır, üzüntü, feryat, acı, çaresizlik dukkhadır, hoşlanılmayana/sevilmeyene yakın olmak dukkhadır, hoşlanılana/sevilene uzak olmak dukkhadır, istediğini alamamak dukkhadır. Kısaca beş bağımlı küme dukkhadır." - Buda

Birinci Soylu Gerçek ilk başta rahatsız edici ve oldukça kötümser görünür ama aslında yalın bir gerçeğin basit bir şekilde ortaya konulmasından ibarettir. İlk soylu gerçek sadece "dukkha" vardır der, mutluluk, güzellik yoktur ya da dukkha onlardan üstündür demez. Budizm eğer burada durmuş olsa idi kötümser olurdu ama "İkinci Soylu Gerçek"te göreceğiniz gibi önce "dukkha"nın sebebini tanımlar, "Üçüncü Soylu Gerçek"te göreceğiniz gibi "dukkha"yı sona erdirmenin bir yolu olduğunu belirtir ve nihayet "Dördüncü Soylu Gerçek"te göreceğiniz gibi "dukkha"yı sonsuza kadar sona erdirecek yolu belirtir.

Dukkha

Maalesef dilimizde, Pali kökenli bir kelime olan dukkhanın anlamını tüm derinliği ile ifade edebilecek bir kelime yok. Dilimize kabaca ıstırap olarak çevirebiliriz ama dukkha daha çok "kaygı", "tatminsizlik", "rahatsız edilmiş" anlamına yakındır. Kapsadığı anlamın derinliğini kaybetmemek adına bu blogda dukkha kelimesi sıklıkla tercüme edilmeden kullanılacaktır. Dukkha, bilinçli varlığın hoşlanmadığı halde başına gelen şeylerden, hoşlandığı şeylere sürekli sahip olamamaktan, ölümlülüğünden, sevdiklerinin ölümlülüğünden kısacası kendisinin ve çevresinin gelip geçiciliğinden duyduğu kaygı ve ıstırabı niteler.

Dukkha, budizmde Anicca (gelip geçicilik) ve Anatta (ego'nun / ben'in bir hayal olması) ile beraber "Varolmanın 3 Karakteristik Özelliği"nden biridir. Aslında dukkha bilinçli varlığın anicca ve anatta'ya verdiği tepkinin (kabullenememe, görmezden gelme) sonucudur.

Klasik öğretide 3 çeşit dukkha vardır:

Dukkha-dukkha (ıstırabın ıstırabı), fiziksel ve ruhsal acı, hastalık, yaşlılık, ölüm ve sevdiklerini kaybetmenin yası gibi akla ilk gelen ıstırapları kapsar.

Viparinama dukkha (değişimin ıstırabı) hiç durmadan devam eden değişim nedeniyle çekilen ıstıraptır, insanın beklentilerinin karşılanmaması, mutlu zamanların sonsuza kadar sürememesi gibi.

Anlaması diğer ikisine göre daha zor olan Sankhara dukkha (teşekkülün ıstırabı). Varoluşumuzdan ve egomuzdan kaynaklanan ıstırabı niteler.

"Doğum dukkhadır, yaşlanmak dukkhadır, ölüm dukkhadır, üzüntü, feryat, acı, çaresizlik dukkhadır, hoşlanılmayana/sevilmeyene yakın olmak dukkhadır, hoşlanılana/sevilene uzak olmak dukkhadır, istediğini alamamak dukkhadır. Kısaca beş bağımlı küme dukkhadır." - Buda


Resim Kaynağı: Buddhism Studies


Dukkha budizmin özü olan dört soylu gerçeğin etrafında döndüğü kaynaktır, Buda kendi öğretisini şöyle açıklar:

"Ben sadece ve sadece dukkhayı ve ondan nasıl kurtulabileceğinizi öğretiyorum."